When The Camellia Blooms Dizi Yorumu


Herkese merhaba!

When the Camellia Blooms'u bitirip hemen buraya koştum, bir an önce bu mükemmel diziyi anlatmak istedim.

2019 yılında çıkan dizilerden açık ara favorim oldu kendisi.
Kang Ha Neul'u ilk defa bu dizide izledim ve şimdiye kadar izlediğim en içten, samimi ve doğal karakter kendisiydi. Hayran kaldım, bundan sonraki işlerini kesinlikle takipte olacağım!
Gong Hyo Jin'se her zamanki gibi harikalar yarattı, zaten izlediğim hiçbir dizisi beni yarı yolda bırakmayan bir oyuncu.

Dizi, basit görünse de öyle bir atmosferi var ki, yapaylıktan uzak, izlediğiniz ilk anda sizi içine çekiyor.

Detaylı yorumuma geçmeden önce dizide sevdiğim şeylerden kısaca bahsedersem;

-Dizide uç karakterler yok. Yani bazı dizilerdeki gibi altı boş değil hiçbiri. Hepsinin hareketlerinin nedenleri var. Bu güzel bir şey. Kimse durduk yere kötülük ya da iyilik peşinde değil.
-Ana karakterler kadar yan karakterler de merak uyandırıcı ve eğlenceli. Normalde yan karakterleri pek seven bir insan değilim; ama bu dizide kesinlikle öyle bir durum yok, aksine hepsinin hikayeye katkısı var, kimse boş yere orada değil.
Şunlara bakar mısınız :D

-Dizideki mekanlar, kıyafetler çok iyi. Herkes içinde bulunduğu durumla acayip uyumlu.
-Müzikleri harika.
-Dizi sonuna kadar ilgiyi ve merakı üstünde tutuyor, asla neden 20 bölüm demeden sonuna kadar heyecanla izleyeceksiniz.
-Aynı anda mutluluk ve hüznü bir arada yaşatabiliyor.
Ve izlemeyenler için şimdiden söyleyeyim; Yong-sik karakterine tutulacaksınız! Hem de öyle böyle değil :)


SPOİLER İÇERİR

Öncelikle yukarıda da dediğim gibi Yong-sik karakteri beni kendine hayran bıraktı. Daha önce hiçbir dizide onun kadar saf ve içten bir karakter izlememiştim.
Dongbaek de aynı şekilde. Başına gelen talihsizlikler yok artık derecesinde olmasına rağmen o gülümsemesi, konuşması çok samimiydi.
Kendi halinde yaşamaya çalışan, çocuğu olan bekar bir annenin sorunlarını dibine kadar yaşayan Dongbaek'in, Yong-sik'le birlikte cesaretlenmesi, ışığını saçmaktan çekinmemesini izlemek çok güzeldi.
İkisi de birbirine iyi geldi ve birbirlerinin güzel taraflarını daha da çok ortaya çıkardılar diye düşünüyorum.
Yong-sik'in Pil-gu'yu bir an bile yadırgamaması başından beri kendi çocuğu gibi görmesi vay be dedirtti.

Bu sahne çok iyiydi. Hepimiz geri almışısızdır diye düşünüyorum :)

Pil-gu'nun lafları ve davranışları bazen yaşının çok üstünde gibi gelse de bu durum bir bakıma da iyi oldu. O yaşta böyle bir hayatı olan çocuğun neler hissedebileceğini, kendince nasıl bir düşünce tarzı olabileceğini çok iyi yansıttılar bence. O açıdan çok da eleştiremedim bu durumu. Bir nevi iç sesin dışa vurumu gibiydi.

Babasıyla tanıştıktan sonra onun hediyelerine hemen kanmaması, onunla olan konuşmaları falan gerçekten bir diziden beklemediğim şekilde doğal ve anlaşılırdı. Sanki dizi değil gerçek hayattan bir kesit izliyor gibiydim.

Kang Jong-ryeol'un durumu öğrendikten sonra babalığı biraz hafife alması;ama son bölümlere doğru bunun hata olduğunu fark etmesine sevindim. Yong-sik'i kendiyle karşılaştırıp onun da hayat karşısında çıkan engellere boyun eğeceğini düşünse de Yong-sik'in ondan farklı olduğunu anlamasına da.

Jessica tam bir günümüz insanıydı. Sosyal medyayı her şeyden çok önemsemesi, sonuna kadar böyle davranması çoğu zaman sinir bozucuydu.

Yong-Sik'in annesinin başta durumu kabullenmemesini anladım; ama bazen öyle şeyler söyledi ki gerçekten de içim parçalanddı .Zaten bölümlerin çoğunda gözyaşınız pıt diye düşecek bence.
Yine de onun annesini de çok sevdim. O da nihayetinde anne olarak önce kendi çocuğunu düşündü.

Ayrıca dizinin en sevdiğim bölümlerinden biri de "Anne" isimli bölümdü.
Anne kavramını, çocuk-ebeveyn ilişksini hem çocuklar hem de anneler açısından öyle bir işlemişler ki dizi boyunca boğazım düğüm düğüm oldu.
Kimseye kızamadım.

Dongbaek'in annesinin onu terk etmesi ve sonra her yerde onu takip etmesi sonuna kadar onun için elinden geleni yapması, Dongbaek'in annesine o kadar laf söyleyip içinde onu çok sevmesi ve asla gitmesini istememesi, ona böbreğini vermesi...
Dongbaek ve annesi arasındaki hikaye sonuna kadar iç parçalayıcıydı. Daha önce böyle bir ilişkiyi bu kadar güzel yansıtan bir dizi izlememiştim. Mükemmeldi.

Yong-sik'in meşhur bakışı çok komikti, ne zaman öyle bakmaya başlasa gülme krizine girdim :)


Dongbaek ve Yng-sik'in ilişkilerinin ilerlemesi çok doğal, göze hiç zorlama görünmeden öyle bir akışta oldu ki, senaryo değil gerçek insanlarmış gibiydiler. 
Birbirlerine bakıp ağlamaları, Yong-Sik'in her Dongbaek güzel bir şey dediğinde ya da yaptığında kalbini tutması, birbirlerini cesaretlendirmelerine bayıldım.


Son bölümlerde Dongbaek'in oğlu için istemeden olsa Yong-sik'ten ayrılması; ama buna rağmen diğer dizilerdeki gibi olmaması da hoşuma gitti. Zaten kaderinde Dongbaek olduğunu düşünen Yong-sik'in ayrılmalarına rağmen onu bir an bile bırakmaması ve bir araya gelmeleri de çok güzeldi. Gerçekten dizide sini bozucu ayrılıklar da yoktu.


Yan karakterlerden Hyang-mi dizi boyuna beni en çok şaşırtan karakter oldu. Herkesten para istemesi, zor bir şekilde yaşaması; ama tüm bunları onu hiç umursamayan kardeşi için yapması...
Hyang-mi gerçekten çok üzdü. Oyuncu da çok güzel oynamıştı. Başına gelenler, ölmeden önceki konuşmaları falan aşırı hüzünlüydü yine gözyaşları pıt aktı.

Gyu-tae ve eşinin barışmalarına da çok sevindim. Sonunda birbirlerini anlamaları ve çocuklarının olacak olması güzeldi.

Ve gelelim Şakacı'ya... Başından beri o çocukla ilgili bir şeyler olduğu belliydi; ama sonda yine de ters köşe yaptıklarını düşünüyorum.
Sonda Yong-sik'in, mucizelerin olmadığı, sadece içimizdeki kahramanlanların birlikte çalışması lafı doğruydu.
Şakacıya karşı tüm mahalle birlik oldu ve son bölümde de olsa yakalandı. Açıkçası bunla ilgili pek bir şey yazasım gelmiyor...
Sürekli bu ikisini yazmak istiyorum :)


Bu arada ben diziyi Netflixten izledim, çevirisi çok iyiydi.
Son olarak dizi aşırı doğal, samimi ve içtendi. En sevdiğim dizilerden biri oldu. Kesinlikle hemen başlamanızı öneririm.
Dizinin en sevdiğim müziğiydi O.When-Loser oldu.

 


Siz de izlediyseniz yorumlarda buluşalım :)
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

Not: Tüm resimler seoinsguk.tumblr dan alınmıştır.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

Lütfen konuyla alakalı fikirlerinizi belirtin...