Sky Castle Dizisi Konusu ve Yorumu



Bu yılın en iyi yapımlarından biri bence Sky Castle ' dı. İsmini Kore' nin en iyi ve prestijli üç üniversitesinden alan (Seoul National University, Korea University, Yonsei University ) Sky Castle gerçekten büyük başarılara imza attı.
Yayınlandığı ilk bölümüyle sadece yüzde bir oranında izlense de final bölümünde yüzde 24 izlenerek kablolu kanalda yayınlanmasına rağmen yeni bir rekor kırdı.
Toplumun kanayan yarası olan eğitim sisteminin yozlaşmışlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiğini düşünüyorum.
Diziyi ben de daha yeni bitirdim ve sıcağı sıcağına bu yazıyı yazmak istedim. Açıkcası beni derinden etkileyen izlerken tüylerimi ürperten bir diziydi.
Öncelikle Sky Castle dizisini duymuş ama hala izlemeyenleriniz vardır diye konusundan bahsedeyim;

Sky Castle sadece prestijli ve varlıklı ailelerin yaşadığı bir sitedir. Buradaki aileler de çocuklarının kendileri gibi iyi eğitimler almaları için ellerinden geleni yaparlar. Sitedeki birbiriyle rekabet halindeki dört ailenin hayatına odaklanan dizide zamanla yaşanan beklenmedik olaylar anlatılıyor.


Spoiler İçerir.

Ailelerin  hırslarını , açgözlülüklerini çocuklarını kullanarak başarı arzularına ulaşmalarını izledik ve gerçekten çok trajikti.
Tek tek aileler üzerinden yorumlayacağım bu diziyi.


credit: ddoboja.blogspot

Bütün aileler başroleydi ancak Suh Jin'in ailesi tüm bu olayların merkezindeydi diye düşünüyorum.
Dizi İlk bölümünden Myung Joo' nun ölümüyle zaten bizi şaşırttı.
Sadece iyi üniversitelerde okuyan insanların oturabildiği bir yerde böyle bir olay olması , üstelik her şey yolundayken, gerçekten inanılmazdı ve diziye devam etme isteği uyandırdı.
Zaten her şey bundan sonra başladı. Adından soyadına her şeyini değiştiren Suh Jin kocasından ve ailesinden de destek görmediği için , kocasının annesine yaranabilmek için, onların üçüncü nesil doktor amacını gerçekleştirebilmek için yapmadığı şey kalmadı. 
Etrafındaki herkese kulaklarını tıkaması, Koç Kim'in ne kadar tehlikeli bir insan olduğunu anladığında dahi kızını ona göndermeye devam etmesi , Hye Na 'yı öğrendikten sonra bile onun babasına kavuşmasını umursamadan tek derdinin kızının tıp fakültesine girebilmesi olması, soruların çalıntı olduğunu öğrendiği için başka birinin oğlunun suçsuz yere hapse girmesine göz yumması ve eğer kızı mental olarak çökmese hala buna devam edecek olması...

Çok uzun yazdığımın farkındayım ama dizide Suh Jin en hırslı karakterlerden biriydi bana göre.
Kocası ve onun ailesi istediği için çok fazla zorluğa katlanmak zorunda kalsa da yine de bu kadar ileri gitmesi olayların ne kadar korkunç seviyeye gelebileceğini gösteriyor.
Sky Castle'daki ailenin ölümü , Young Jae nin başına gelenler herkes için üzücü bir hikayeden öteye gidemedi ne yazık ki . Suh Jin biraz kocasınınn  desteğini görmeyişinden , kocasının annesinin baskısından dolayı bunları yapmış olabilir; ama yine de en sonunda masum birinin hapse girmesiyle sonuçlanıyorsa tüm bunlar ne üniversitenin ne çalınan soruların önemi kalmalıydı.

Sonunda ailede aklı ilk başına gelen Doktor Kang Joon Sang oldu.
Annesinin onu yetiştirme tarzından dolayı hayatı hep daha ileri Cha ailesinin dediği gibi piramitin en tepesine çıkmak olduğundan gözü hiçbir şey görmese de sonunda kendisine üzülmedim değil.

Bir yıl boyunca aynı evde kaldığı kızını tanımayıp, hatta başkanla golf oynamak için cenazesine bile gitmeyen Joon Sang ' ın bunu öğrendikten sonraki haline baya üzüldüm. Oyuncu da döktürmüş diye düşünüyorum. Annesine 50 yaşıma geldim ama hala hayatımla ne yapacağımı bilemiyorum demesi , kendini boş bir kabuk gibi hissettiğini söylemesi bence herkesin gözünü açmıştır diye düşünüyorum. 

Bu ailedeki en masum kişiler de Yeh Suh ve Yeh bin di.
Yeh Suh ailesinden dolayı ne kadar hırslı olsa da , tıp fakültesi kazanmaktan başka derdi olmayan bir genç kızdı sadece. Woo Joo 'ya olan sevgisi de çok masumdu. Sonunda ikisini birlkikte görmek isterdim.


credit: onehallyu

Hye Na 'ya gelince ölümü beni çok şaşırtmış olsa da hem kızdığım hem üzüldüğüm zamanları oldu.
Dizide en çok çeken karakterlerden biri oydu kesinlikle. Babasının evinde yaşamaya başladıktan sonra Suh Jin'in ona olan davranışlarına ne kadar üzülsem de Woo Joo'nun duygularını kullanarak Yeh Suh'a zarar vermek istemesine çok sinirlenmiştim. 
Onun dışında evde Suh Jin' in mücevherlerine bakarak annesini düşünmesi, kendinin yaşayamadığı hayatı başkalarının yaşadığını görmesi bence evdeki hareketlerini bir nebze de olsun anlaşılır kılıyor. 
Ama Koç Kim' e gidip Yeh Suh la ilgili söyledikleri ve Woo Joo' yla olan ilişkisi de beni sinirlendiren birkaç şeyden biri oldu.
Onun dışında Hye Na'nın ne kadar boşuna öldüğünü  düşünmek gerçekten insanın içini acıtıyor.


credit: ddoboja.blogspot

Dizinin en saf ailelerinden Jin Jin ailesi.
Jin Jin karakterine bayıldım. Diğerlerine göre saf, sert görünse bile kolayca yumuşayan bir kadındı. Çok da eğlenceliydi. Soo Han'ın evden kaçmasıyla onun da aklına başına geldi ve bu çocukların küçük yaşlardan beri ne kadar strese maruz kaldıklarının göstergelerinden sadece biriydi.
Kocasının da ne olursa olsun Joon Sang 'a destek olması , ama o ameliyat edeceği zaman ondan korkması çok eğlenceliydi. 
Bu aileyi sevdim. 



credit: ddoboja.blogspot

Sonunda hiç değişmeyeceğini düşündüğüm kişilerden biri Profesör Cha idi.
Piramit takıntısı yüzünden çocuklarına sürekli baskı yapan, kendi başaramadığı bir şeyi çocuklardan yapmasını isteyip onların başarılarıyla övünme meraklısı bir insandı. 
Aksine Seung Hye de ne kadar yapıcı ve zarif bir kadın! Dizide en sevdiğim kadın Seung Hye 'ydi şüphesiz. İkizlerin her konuda birbirini desteklemelerini de çok sevdim.

Se Ri'nin Harvard konusunda yalan söylemesi ne kadar oha dedirtse de baskının geldiği son noktayı göstermek için yapılmıştır muhtemelen. Profesör gibi bir adam da kızı teyzesine emanet edip yıllardır arkasını eşelememesi de ayrı bir olay tabi. Neyse.
En sonunda Seung Hye'ye başka çare bırakmayan Cha 'nın kaybetme korkusuyla nasıl değiştiğini gördük.



credit: ddoboja.blogspot

Nedense bu dizideki en iyi ve normal kadın Sue Lim olmasına rağmen oyuncudan kaynaklı mı bilmiyorum bir türlü tam anlamıyla sevemediğim bir karakter oldu. Ama yapmaya çalıştığı şeyler takdir edilesiydi. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilse bile farkındalık yaratmak için bile olsa o kitabı yazması, Young Jae 'nin babasına ve ona destek olması, sonunda Koç Kim ' in kızının doğru düzgün bir yerde yaşamasını sağlaması çok iyiydi. 

Öz oğlu gibi Woo Joo' yu sevmesi de öyle. Yine dizideki en masum karakterlerden biriydi Woo Joo. Hye Na 'nın ölümünden sonra okulu bırakması ve geziye çıkması ne kadar anlaşılabilir olsa da durumlar bu kadar iyi olmasaydı ne olurdu diye düşündürtmedi değil. O açıdan böyle bir şansı olması iyi bir şey tabi ki.
Doktor Hwang zaten başından sonuna kadar tam bir centilmendi.


credit: wowkeren.com

Ve tabiki dizinin kilit noktası Koç Kim !
Yaptıkları ağızları açık bırakan, ekranda her göründüğünde ortamda soğuk rüzgarlar esmesine neden olan kadın. Her seferinde daha ne kadar ileri gidebilir dediğimde ekrandaki o pis sırıtmasını görünce ürperiyordum.
Kendi yaşadıkları yüzünden başkalarının çocuklarının ve ailelerinin mahvolmasını isteyen gerçekten akıl sağlığı konusunda şüphelendiğim Koç Kim.
Zamanında en büyük rakibine karşı yenilmiş ardından kızının dahi olması, onunla övünmesi hayattaki amacı haline gelmiş onu da kaybedince tüm başarılı ve zengin ailelere düşman olmuş biri.
Tabi bu ne kadar mantıklı olabilirse.  

Yaptığı en büyük kötülüklerden biri de kızını dağ başında yalnız başına yaşamaya mahkum etmesi. Madem "Başarılı ailelerin daha da başarılı olup yapılarını sağlamlaştımak için beni kullanmalarını istemiyorum" diyorsun ama neden kızını öyle bir yerde tutuyorsun? Milyon dolarları ailelerden aldığı halde kızını Sue Lim gibi bir yere bile bıraksa olurdu. Kızı orada daha da mutlu oldu.

Onun dışında tıpı kazandırmak için her yolu denemesini isteyen ailelere bunca azap vermesi de cabası. Gerçekten korkutucu biriydi Koç Kim.
Ama bu karakteri canlandıran oyuncuyu ayakta alkışlıyorum! Gerçekten o sinsi bakışlarıyla, tuhaf kahkahalarıyla, dudak hareketleriyle kusursuzdu.

Bay Jo'nun neden ona bu kadar koşulsuz şartsız bağlandığını da final bölümünde görmüş olduk. Ona da izlerken fazlasıyla sinirleniyordum. "Durdur şu kadını" desem de hiçbir şey yapmaması sinirini bozuyordu;ama finalde minnet borcu yüzünden yaptığını, hapse bile girdiğini gördük. Bay Jo sen de beni hüsrana uğrattın.

Ayrıca dizide en çok aklımda yer eden replik Bay Cha'nın oğlunun piramiti yere atarken söylediği ;
"Dünya neden yuvarlekken piramit olmak zorunda?"
Bence diziyi en iyi anlatan replikti.

Sonuç olarak; izleyenlerin çok fazla ders çıkarabileceğini ,ebeveynlerin kendi arzuları yüzünden nasıl çocuklarını strese soktukları ve bu konuda farkındalık yaratabilecek, olay örgüsü kurgusu harika, izlerken asla sıkmayan, her karakterin ayrı bir özelliği, hikayesi olan mükemmel bir diziydi.


Müzikleri de çok hoştu. Özellikle en sık çalan "We All Lie" şarkısına bayıldım.
İzlemeyenlere şiddetle tavsiye ediyorum.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Beni de çok etkiledi cidden..

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle muhteşem bir diziydi bende dün bitirdim yazdığın herşeye katılıyorum ve şu söz " Dünya neden yuvarlakken piramit olmak zorunda" gerçekten çok doğru bir söz..

    YanıtlaSil

Lütfen konuyla alakalı fikirlerinizi belirtin...