Haruki Murakami - Sputnik Sevgilim Kitap Yorumu


Murakami'nin yeni okuyup bitirdiğim bu kitabını ince bir kitap olduğu için bir günde bile bitirmeniz olası.

Öncelikle şunu söyleyeyim yine sonu belirsiz kitaplardan biri. Bu durum bazılarını çileden çıkarsa da (ben de dahil) yine de severek okumaya devam ediyoruz kendisini.
Yazım dilinin özgünlüğü ve yalınlığı da kitabı hızlıca okumamızı sağlıyor.

Kitap hakkındaki yorumuma geçmeden önce kısaca konusundan bahsedersem;

Kitap ismini bilmediğimiz bir erkek anlatıcı gözünden anlatılıyor. Onun sevdiği kız Sumire yazar olma hayallerine kavuşmak için okulunu bırakıyor ve bu sırada Myu isminde bir kadınla tanışıp ona aşık oluyor. Olaylar da bundan sonra gelişiyor.

Bundan sonrası spoiler içerir.

Öncelikle kitabın ilk sayfaları fazla akıcı bir biçimde ilerliyor. Özellikle uzaya gönderilen Sputnik uydusunun içindeki Laika adlı köpeğe değinmiş yazar ki bu da kitabı sevdiren durumlardan biri olabilir.

"Mükemmel olmayan yaşamlarımızda boşa harcanmış zamanların da yeri önemli değil midir? Eğer bu mükemmel olmayan yaşamlarımızdan tüm bu boşa harcanmışlıkları çıkaracak olursak, yaşamlarımız mükemmel olmama özelliğini bile yitiriverir." diyor yazar ilk sayfalarda. Kitapta beğendiğim cümlelerden biri...

Haruki Murakami'nin kitaplarındaki yalnızlık teması insanı gerçekten düşündürüyor ve o betimlemeleriyle kitaptaki duygular size de geçiyor.
Sumire'nin kaybolmasına kadar her şey çok güzel ilerlerken nedense kitabın ondan sonraki kısmında biraz sıkılmış olabilirim.

O olaydan sonra ev sevdiğim kısım ise anlatıcının gece duyduğunu sandığı müziğe doğru ilerlerkenki yaşadıkları, hissettikleri... Kitabın en iyi bölümü olabilir.

Myu'nun başına gelenler de yine kitabın sonu gibi belirsizdi. Ruhunun bir parçası paralel evrende mi yaşıyor, Sumire kaybolduğunda onunda mı başına bu tür olaylar geliyor hepsi bizim yorumumuza bırakılmış olaylardı. Açıkcası Myu karakteri benim açımdan fazla ilgi çekici bir karakter değildi. Anlatıcının tekdüze yaşamı bile okurken daha fazla ilgimi çekti diyebilirim. 

Yazarın karakterlerin içsel yaşantılarını çok güzel anlattığını düşünüyorum. Belki de okurken bu denli duygusal değişimler yaşamamın sebebi de budur.

Sonuç olarak; Sumire'nin Yunan adasında kaybolmasına kadar akıcı bir şekilde ilerleyen kitap o anlarda benim için biraz durağanlaşsa da kitabı beğenmediğimi söyleyemem.

Sonu yine "İmkansızın Şarkısı"nda olduğu gibi bir telefon konuşmasıyla bitiyor. Ve geri kalan tamamen hayal gücünüze bırakılıyor.

Eğer sonu bu şekilde biten romanları sevmiyorsanız okumayabilirsiniz; ama kitap boyunca hissettikleriniz için okumaya değer olduğunu düşünüyorum.

-Öyle değil mi?
-Aynen öyle.

Yorum Gönder

0 Yorumlar