Credit: Pinterest
Havalar da erken karardığı için çok fazla alternatifimiz olmuyor.
Ama hepimizin yapmayı çok sevdiğimizi düşündüğüm bir aktivite var: Battaniye altına girip sıcak içeceğimizle beraber tatlı mı tatlı, sıcacık filmler izlemek!
Ben de bu mevsimde izlemesi zevkli olan sevdiğim birkaç filmi derledim. Bunlardan bazılarını birden fazla kez izledim ve güzel alternatifler olabileceğini düşünüyorum.
Konusu çok ağır olmayan güzel vakit geçirmelik film önerilerimi aşağıda görebilirsiniz.
1. THE HOLİDAY
Credit: Sony Pictures
Filmin konusu şöyle; Iris Simpkins, Londra’da yaşayan bir gazete köşe yazarı ve meslektaşı Jasper Bloom’a karşılıksız bir aşk besliyor. Yılbaşı yaklaşırken Jasper’ın nişanlandığını ve evleneceği haberini aldığında Iris’in tüm dünyası tepetaklak oluyor. Diğer yanda Los Angeles’da yaşayan Amanda Woods, kendisine ihanet eden sevgilisinden ayrılıyor. Bu iki kadın bir internet sitesi aracılığı ile yaşadıkları evi takas etmeye karar veriyorlar. Buradan sonrası ise güzel tesadüf ve sürprizlerle devam ediyor.
Film hakkında yorumumu belirtecek olursam; özellikle kış mevsiminde izlendiğinde daha güzel gelen ve zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir film. Ayrıca bunda Jude Law'ın harika gülümsemesinin de büyük bir etken olduğunu düşünüyorum.
Kate Winslet zaten her zamanki gibi mükemmel.
2. NOTTING HILL
Credit: Itunes
Filmin konusu şöyle: William Thacker Batı Londra'nın değişik bir yöresi olan Notting Hill'de yaşamaktadır. Eşinden boşanmış olan William, evini biraz tuhaf olan Spike adlı biri ile paylaşmaktadır ve Notting Hill'in tam merkezindeki Pazar caddesinde Portobello Road'da bir kitapevinin sahibidir.
Bir gün dünyaca ünlü film yıldızı Anna Scott'un dükkanına gelmesi ile William'ın yaşamının akışı değişir. Birbirini takip eden komik olaylar sonunda Anna ile William çıkmaya başlarlar.
Bu film gerçekten favorilerimden biri. Kaç kere izledim bilmiyorum.
Romantik komedilerin aranan yüzlerinden biri olan Hugh Grant bu filmde de döktürmüş. Gerçi kendisi de zamana karşı koyamamış ama yine de günümüzde de iyi görünüyor. Filmin müzikleri gerçekten çok uyumlu ve güzeller.
Özellikle "Ain't no sunshine" ın çaldığı sahne ve zamanın geçişi en beğendiklerimdendi.
Filmde en beğendiğim replikse; "don't forget i am also just a girl standing in front of a boy ask him to love her. "
İzleyenlerin gerçekten çok seveceğini düşündüğüm naif bir film.
3.THE INTERN
Credit: IMDB
Filmin konusu şöyle: Başarılı bir şirketin sahibi olan Jules Ostin, çalışanlarındn birinin tavsiyesiyle yeni bir stajyer programı başlatır. Biraz yaşını almış insanlara yönelik olan bu deneysel programa ilk başlayan kişi ise 70 yaşındaki Ben Whittaker olur. Şirketin genç kadrosunun yaş ortalamasını bir hayli yükselten Whittaker ile yanında çalıştığı Ostin arasında zamanla iş ilişkisi sağlam bir dostluğa dönüşecektir.
Bu filmin konusu biraz klişe olsa da oyunculuklar göz dolduruyor. Özellikle Robert De Niro bu filmde de muhteşem.
Açıkcası azmin ne kadar önemli olduğunu ve kariyer yapan iş kadınlarının yaşadıklarını az çok anlamamızı sağlayan güzel bir film olduğunu düşünüyorum.
Sıkılmadan izleyebileceğiniz filmlerden biri.
4. PRIDE and PREJUDICE
Credit: IMDB
Film, Jane Austen’in beş kız kardeş, Jane, Elizabeth, Mary, Kitty ve Lydia Bennet’i anlatan romanından uyarlanmıştır. Hikaye George dönemi İngilteresi’nde geçer. Ailenin yaşamı, genç ve zengin bir adam olan Bay Bingley’in ve onun en yakın arkadaşı Bay Darcy’nin komşu gelişleri ile tepetaklak olur. Kızların anneleri olan Bayan Bennet, onların evlenmelerini istemektedir. Bay Bingley’in iyi bir aday olduğuna kanaat getirir. Bu aday ise Jane’den etkilenecektir. Bu durumu fark eden anneleri, kızını yağmurlu bir günde Bingley’in malikanesine gönderir. Geri dönemeyen Jane, üstüne bir de hastalanır. Bu kez ona yardıma giden Elizabeth de Bay Darcy’nin takibine takılır. Elizabeth bu durumdan hoşlansa da esas Bay Wickham’dan ziyadesi ile etkilenecektir. Lydia işin içine hesapsızca dahil olduğunda cesaret kavramı gözler önüne serilir. Gururun, aşkın önüne geçtiği bir çizgide kız kardeşlerin yaşamları umulmadık bir biçimde karmaşıklacaktır.
Birçok farklı versiyonu olan bu filmin en sevdiğim versiyonu Keira Knightley'in oynadığı film.
Bu filmi izlemeden önce kitabını okuyup çok sevmiştim ve gerçekten zamansız olduğunu düşünüyorum. Üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin aynı tatta. İzlemesi de okuması kadar zevkli ve bir kitap uyarlaması olarak güzel olan filmlerden biri.
Çoğunuzun belki de şimdiye kadar izlemiş olduğunu düşünsem de tekrar tekrar izlendiğinde bile sıkmayacak bir film ve favorilerimden olduğu için listeye ekliyorum.
En sevdiğim replik ve sahne ise Mr Darcy'nin "You have bewitched me, body and soul. And i love, i love, i love you...." dediği sahnedir kesinlikle.
5. ME BEFORE YOU
Credit: Odyssey
Tekerlekli sandalyeye bağlı olarak yaşamını sürdürmek zorunda olan yarı felçli genç adam, bakıcı olarak küçük bir kasabada yetişmiş genç kadını istihdam ettir. Bu genç adam ve kadının bir araya gelişi hayatlarını yeni bir yola sürükleyecektir. İlk başta birbirlerinden hoşlanmayan ikili farklılıklarının fazlalığından yakınsa da zamanla hayatla ilgili bilmedikleri şeyleri birbirlerine öğretmeye başlarlar. Birbirlerine aşık olan karakterleri şimdi daha da zorlu bir sınav beklemektedir...
Bu film başlarda çok neşeli olsa da özellikle son yarım saatinde gerçekten duygulandırıyor.
Jojo Moyes'in Me Before You kitabında uyarlanan film müzikleri, kıyafet seçimleri, oyuncuların harika uyumlarıyla gerçekten izlemeye değer diye düşünüyorum.
Filmde genç bir adamın hayatından vazgeçmek istemesi bizi üzse de hayatta sahip olduklarımınızın kıymetini bilmemiz gerektiğini bize bir kez daha gösteriyor.
Ayrıca Sam Claflin yine döktürmüş.
6.LOVE ROSIE
Credit: Filmaffinity
Rosie ve Alex 5 yaşından beri birbirlerinin en iyi dostu olmuştur; bu yüzden aralarında aşka ve sevgili olmaya dair hiçbir ihtimal olmamıştır. Ama ne zaman olay sevgili seçimlerine gelse, birbirlerinin en büyük düşmanı olmuşlardır. 18 yaşında yapılan bir seçim, kaçırılan bir fırsat ise hayatlarını bambaşka yönlere sürükler. Ama aralarındaki bağ, kilometrelerce mesafeye, akıp giden zamana yenilmez. Bu arada hayal kırıklıklarıyla sonuçlanan ilişkiler, evlilikler, boşanmalar da cabası… Birbirlerini yeniden bulduklarında ikinci bir şansları olacak mı yoksa her şey için çok mu geç kaldılar?
Cecelia Ahern'in "Where Rainbows End" adlı romanından olan bir film yine orjinal bir konusu olmasa da çok tatlı bir film.
Ya da ben Sam Claflin sevdiğim için mi güzel geldi bilmiyorum ama kafa yormayacak ve pozitif enerji verecek bir film olduğunu düşünüyorum.
Sonu çok tahmin edilebilir olsa da hayatın içinden sıkmayan bir filmdir kendileri.
7. THE GRAND BUDAPEST HOTEL
Credit: babystreaming
Filmin konusu şöyle: 20. yüzyılın başlarında iki savaş arasındaki dönemde geçen hikayede, Avrupa'nın hayali Zubrowka şehrinde bulunan Büyük Budapeşte Oteli'nin ihtişamlı dönemine tanık oluyoruz. Gustave H, otelin işleyişini büyük bir profesyonellikle idare eden, müşterilerini dahi en ince ayrıntılarına kadar tanıyan bir konsiyerj görevlisidir. Bir gün otele bellboy ve komi görevlisi olarak Zero Mustafa adında genç bir adam gelir ve kısa zamanda aralarında yakın bir arkadaşlık başlar. İkili birbirlerinin sırdaşı olurken yaşadıkları şehir de büyük bir savaşa doğru sürüklenmektedir. Bu esnada Gustave'ın yaşlı sevgilisi Madame D. esrarengiz bir şekilde hayata veda eder, ikili Madame D.'ye veda etmek için yola çıkar. Bir asilzade olan Madame D.'nin şatosuna vardıklarında miras bölüşümünün yapıldığı toplantıya denk gelirler. Madame D., Gustave'a miras olarak paha biçilmez bir Rönesans tablosu bırakmıştır ve bunun açıklanmasıyla aile içerisinde büyük bir karmaşa çıkar. Bu andan itibaren belalarla dolu bir maceraya atılan Gustave ve Zero, gerçeklerin peşinde koşarken dışarıda da bir çağ değişmektedir…
Filmi tek kelimeyle açıklarsam eğer herhalde masalsı derim. Harika oyunculuklar, dekorlar, film boyunca kullanılan pastel tonlardaki renkler, müzikler kısacası her şey o kadar güzel ki senaryonun biraz geride kaldığını hissedebilirsiniz.
Ama gerçekten tam bir görsel şölen olduğunu düşündüğüm bir Wes Anderson filmi.
8. MIDNIGHT IN PARİS
Credit: Amazon UK
Sonbaharda evlenecek olan Amerikalı nişanlı çift Gil ve Inez, Inez'in babasının iş gereği Paris'e gelmesini fırsat bilip, küçük bir tatil için bu gözde Avrupa şehrinin yolunu tutarlar. Başta her şey eğlence dolu bir Avrupa kentini gezmekten ibaretken, özellikle damat adayın Gil'in Paris caddelerinde gece yarısı yaşadığı gerçek üstü maceralar sadece onun değil tüm ailenin hayatını değiştirecektir...
Zira bu genç adam, Paris’e büyük bir aşk beslemeye başlar ve edebiyatçı kimliği ve tutkusu pekişir...
Bu filmde yapılan geçmişe yolculuk fazla güzel zamanlara götürüyor bizi. Özellile sanat ve edebiyatla ilgili olanların çok beğeneceğini düşünüyorum. Çünkü; bu yolculuk sırasında Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, Salvador Dali gibi isimlere rastlamanız ve o zamanlara gitmek istemeniz mümkün.
Zevkle izlenecek bir film olduğnu düşünüyorum. İzlediğimde çok beğenmiş ve birden fazla kez izlemiştim.
Şunlara da bakabilirsiniz:
-Life of Pi
-Love Actually
-Intouchables
-Beauty and the Beast
ve tabi ki bütün Harry Potter serisi. Her zaman her koşulda izlenebilir!
İzlemeyi düşünenlere şimdiden iyi seyirler dilerim.
Eğer sizin de önerileriniz varsa aşağıya yorum olarak bırakmayı unutmayın.
Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere...
Not: Filmlerin konularının yazımında "beyazperde" sitesinden yardım alınmıştır.
0 Yorumlar
Lütfen konuyla alakalı fikirlerinizi belirtin...